Çanakkale’de eski Ramazanlar
Çok eskilere gitmeyeceğim bundan neredeyse 10-12 yıl kadar önce, okulların açık olduğu, Ramazan’ın soğuk kış aylarına geldiği zamanlarda Ramazan ayı gelince gerçekten büyük bir sevinç oluyordu biz çocuklar için. Ramazan sözcüğünün hafızamda şu kelimelerle eşleştiğini hatırlıyorum; sahur, oruç, pide kuyruğu, iftar, teravih ve sayaya çıkmak !
Küçük çocuğun orucu ya öğleye kadar yada ramazanın ilk, orta ve son günü olurdu . İftara dakikalar kala annem beni pide almam için fırına gönderirdi. Enfes taşfırın ekmeği kokusu eşliğinde pide kuyruğunda beklerdik. Bazen pide sırası tam bana gelince ekmek biterdi ! Ekmeğin bitmesi diğer fırınlara en hızlı şekilde yetişmek demekti benim için. Barbaros fırınından Kanar Ekmek Fırını en son da Nar Simit‘e kadar giderdim. Güzel günlerdi !
İftar’dan sonra en büyük eğlencelerden birisi de teravih namazına git(me)mekti. Genelde şöyle olurdu; Ramazan’ın ilk günleri teravih namazına gidilir, teravih namazının çok yorucu olduğu anlaşılınca diğer günler sadece “Ben camiye gidiyorum” diyerek evden çıkılırdı. Mahallenin diğer çocuklarıyla da buluşun işte eğlence o zaman başlardı ! Camiden toplanan imsakiyeler kapıların altından atılır, zillere basılıp kaçılır ve en önemlisi de Saya’ya çıkılırdı !
Çanakkale’de “Saya’ya çıkmak” diye bir gelenk vardı. Vardı diyorum çünkü günümüzde bu geleneği uygulayan hiçbir çocuk göremiyorum.
Toplanan çocuklar gruplar halinde dolaşır, yol üzerindeki kapıları çalarak saya tekerlemesini söylerdi.
Saya Saya sayadan
Sular akar kayadan
Sayacı derler bize
Özendik geldik size
Hanım teyze eyvallah
Canım teyze eyvallah
Bir olmasa iki olsun
Şeytanın gözü kör olsun
Allı kapı ballı kapı
Arkası boyalı zengin kapısı
Tekerlemenin ardından evin sahibi mevsimine göre meyve, şeker yada para verirdi. Kimisi kapıyı açmaz, evde yokmuş numarası yapardı 🙂
Günümüzde bu geleneği sürdüren çocuklar ya azaldı yada gerçekten artık bunu bilen hiçbir çocuk kalmadı. Ne yazık ki zaman ilerledikçe gelenekler unutuluyor, küçük şeylerle gelen mutluluklar, arkadaşlıklar yerini doyumsuzluklara ve mutsuzluklara bırakıyor…